28 Mayıs 2014 Çarşamba

SIĞIR VE KOYUN ETİ BÖLÜMLERİ

Türk halkının amatör olarak yemek yapma eğilimi çok fazladır. Doğru malzemeyi, doğru pişirme yöntemi ve baharatlar ile birleştirdiğinizde mükemmel sonuçlar doğurmamak elde değildir. Türk halkı olarak kasaba güvenmek zorundayızdır, çünkü pek seçme imkanı bırakmıyorlar. Son zamanlarda bunun biraz değiştiğini görmek beni mutlu ediyor doğrusu. Başka ülkelerde tavuğu bütün olarak satın alacağınız zaman size temizlenmiş iç organlarını da verirlerken bizim ülkede ayrı bir şekilde para ile satılıyor. Kasap sizin etten anlamadığınızı anlayınca, sizi tanımıyorsa size kötü et veya elinde kalan etleri verecektir, emin olun çok kasap tanıdım ve bu işin içerisinde büyüdüm. Demem odur ki doğru eti doğru yerde kullanalım. Ne bileyim inciği alıp mangala atmayalaım, yavaş pişirelim. Şimdi etlerin bölümlerini öğreneceğiz..



Gerdan: Genelde evde haşlama yaptığımız bu kısım çok lezzetli bir bölgedir. Kasaplar kıymalık olarak da satılır.

Antrikot: Kontrfile etinin hemen önünde bulunur. Arasında bulunan küçük ve ince yağ parçaları sayesinde oldukça sulu ve güzel bir ettir. Mangal yaparken kullanmanızı tavsiye ederim.

Kol İncik: Haşlama ve Osso Buco yapımında kullanılır. Osso Buco İtalyanca da delikli kemik demektir. Yemeğin ismi de tam olarak budur. Osso Buco uzun ve yavaş pişen bir incik yemeğidir.

Döş: Özellikle kıyma olarak kullanılır. Yağlı bir bölge olduğu için oldukça lezzetli bir bölgedir.

Bonfile: Döşün üstü kontrefillenin hemen altında bulunan bu bölge sığırın vucudunda barındırdığı en güzel bölgelerden biridir. Izgara gibi yüksek ateşte pişirilen her yere uygundur.


Uykuluk: Boyun bölgesinden çıkan bu et kısmı, ismini uykuluk olarak bildiğimiz ekmek arası kokoreç tarzı yapılan ve içki sonrası yenen muazzam bir lezzettir.

Küşleme: Hiç bir zaman kendim yapıp denemediğim ve Türkiye sınırları içerisinde sadece bir yerde yediğim ve kesinlikle önerdiğim fiyatı ateş pahası olan( 60 tl kg) bir et parçasıdır. Antep'e gidip Halil Usta'da yemeden dönmeyin.

Rosto: İyi beslenmiş bir koyundan mükemmel rostolar çıkartılabilir.

Pirzola: Kaburga'nın üzerinden çıkarılan bu et, kemik ile piştiği için mükemmel yumuşaklıkta ve ıslaklıkta olan bir ettir.

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Nar Soslu Ve Meyveli Salata

Sıcak yaz günleri yaklaşmakta ve ağar yemeklerin bir kenara alınıp hafif yemek, meyve ve salataların ortaya çıkacağı dönem geldi. Salatalar bölgeden bölgeye göre değişiklik gösterir. Fransızlar yemekten sonra damak duvarlarını biran önce temizlemek ve peynirin tadını daha iyi almak için tercih ederler. Bizler ve İtalyanlar ana yemekle birlikte, özellikle balık ile birlikte tüketmekteyiz. Amerikalılar ve İngilizler iştah duyularını harekete geçirmek için sofraya oturur oturmaz yerler. Gastronomi dünyasında ne yazık ki hak ettiği yeri alamayan salata, Latince'de tuz anlamına gelen 'Sal' kelimesinden türemiştir. Tuzlanmış şeyler, çiğ sebzelerin zeytinyağı, sirke ve tuz ile harmanlanıp yenmesi anlamını taşır. Salatanın tarihini Roma İmparatorluğu döneminden kalan belgelerden öğrendiğimiz için salata Avrupa tarihinden geliyor gibi öğrendik. Oysa salata, belki de insanlık tarihi kadar eski. Zira ilk insanlar ateşi ve pişirmeyi icat etmeden önce beslenme ihtiyaçlarını sebze, yeşillik, yemiş ve meyve gibi gıdaları tükettiler. Bir bakıma insanların ilk keşfettikleri beslenme tarzının aslında salatanın alt yapısını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bereketli topraklarıyla bir çok uygarlığın gözdesi olan Anadolu'da salatanın ayrı bir yeri var. Güneydoğu mutfağında salata, bazen sadece taze maydanoz ve naneden ibaret olabilir. Kimi zaman da, nar meyvesinden yapılmış nar ekşisi ile kıyılmış yeşilliklerin karışmasıyla yemeklere eşlik eder salata. Akdeniz mutfağımızda ise salatalarda tahin ve narenciyenin hem kendisi hem de suyu kullanılır. Benim favorim 'Turunç' meyvesinin suyu ile yapılan salatadır. İyi bir salata yapımı için dört kişiye ihtiyaç duyulur. Cömert olan zeytinyağı, adaletli olan sirke, cimri olan tuz eklemelidir. Sabırlı olan ise sabır ile salatayı karıştırmalıdır. Dört ana kural; cömert, adalet, cimri ve sabır gerekir bir salata için. Salata yaparken en önemli konulardan biri de şudur; salatayı bulunduğunuz mevsimin sebzeleri veya meyveleri ile yapın. Tarif..

Nar Soslu Ve Meyveli Salata 

1 adet soğan ( orta boy )

1 adet elma

1 adet kivi

1 adet portakal

1 adet nar

½ sarı paprika biber

½ kırmızı paprika biber

Zeytinyağı

Tuz

Karabiber



Elma, kivi, portakal ve biberleri aynı boyutta doğrayıp, salata tabağına alın. Narı ortadan ikiye bölün. Yarım narın suyunu sıkın ve büyük bir bardağın içine alın. Normal salata tariflerinde ekşilik katan(limon, sirke, nar ekşisi vs.) malzemenin üç katı fazlasında zeytinyağı eklenir. Ben o kadar fazla eklemedim, siz ne kadar isterseniz ekleyin. Nar suyu, zeytinyağı, tuz ve karabiberi bardağın içerisinde iyice birbirine yedirin. Salatanın üzerine ekleyin ve ellerinizle meyveleri ezmeden yavaşça karıştırın, sıkılmayın uzun uzun karıştırın karşılığını damaklarınız alacaktır. Kalan yarım narı, parmaklarınızı açarak elinize yerleştirin ve arkasından vurarak tanelerini salatanın üzerine süs olarak serpin. Nar salataya muhteşem yakışan bir meyvedir. Bu tarifi uygulamasanız bile roka veya su teresi kullandığınız salatalarının içine şiddetle eklemenizi öneririm. Afiyet olsun. (Fotoğraf bana ait)



3 Mayıs 2014 Cumartesi

Kavun Dolması

Merhabalar proje, sunumlar, erasmus ve yorgunluk derken blogumu iyice boşladım. Bugün sizlere Osmanlı mutfağı hakkında kısa bilgiler ve Kavun Dolması tarifi vereceğim. Osmanlı mutfağı hakkında bilgileri önceki yazılarımda da bulabilirsiniz. Osmanlı mutfağını kapsamlı olarak daha boş ve geniş zamanların olduğu yaz günlerinde yazacağım. Osmanlı mutfağı bir çok mutfağın birleşimiyle oluşmuştur. Bir çok mutfağın aksine homojen değildir. Örnek verecek olursak; baharatlar tohum halinde, meyveler dilim dilim, yemişler ezilmeden kullanılırdı. Böyle yapmalarının sebebi her şeyin tadını ayrı ayrı almak istemeleriydi. Yemeğin yapıldığı, saklanıp korunduğu yer mutfaktır. Arapça bir mekan ismi olan ve benim hayatımda öğrendiğim ilk kelime olan Matbah yani yemek pişirilen yer anlamına gelen bu kelime Türkler tarafından mutfak olarak telaffuz edilmiş ve çok eski zamanlardan beri kullanılagelmiştir. Mutfakta, teldolap, çeşitli büyüklükte ocaklar(kömür-odun ateşi), tandır, mangal, maltız, kuzine, gazocağı (pürmüz) kullanılmaktaydı. Ocağın hemen yanında ateş ve kül çekmek için gelberi, karıştırmak için maşa kül veya mangala ateş almak için ateş küreği ve tencereler için sayacak bulunurdu. Mutfağın yeri ise genellikle evin dışındaydı. Konak türü zengin evlerinde ise mutfakla birlikte kiler de bulunmaktaydı.Saray mutfakları ise çok büyük ve mükemmel yemekler pişirirlerdi. Saray mutfağı için Matbah-ı Âmire denilir. Yirmi büyük bacalı mutfaklardan oluşan Matbah-ı Âmire'de hergün dört-beş bin kişiyi doyuracak kadar yemek hazırlanır, resmi günlerde meselâ ulufe tevzii günleri sayısı onbeşbin civarında olan askerlere çorba, pilav, zerde, Ramazanın onbeşinci gecesi de bütün yeniçeri ve zabitlerine baklava pişirilirdi. Bu güzel mutfağın her yemeğini her dakika yapmak istesem de bir öğrenci evindeyim ve her malzemeyi bulmak kolay olmuyor. Kendimce Kavun Dolması yaptım. Tarifi..


Kavun Dolması

300 gram kuzu kol

1 adet soğan

4-5 adet acı yeşil biber

3 diş taze sarımsak

10-15 adet badem

1 yemek kaşığı taze zencefil

½ kavun

1 çay kaşığı kişniş tohumu

1 çay kaşığı hardal tohumu (beyaz olanını kullanın)

1 çay kaşığı kimyon tohumu

Zeytinyağı

Tuz

Karabiber


Etleri istediğiniz şekilde doğrayın. Zencefil, tuz, karabiber ve tohumları bir havan yardımı ile ezip, püre haline getirin. Etlerin üzerine biraz zeytinyağı döküp karışımı ekleyin. Karışımı elinizle bir güzel etlere yedirin ve üzerini streç ile örtüp 1-2 saat marine edin. Etler marine olurken bademleri sıcak suyun içerisinde bekletin. Kavunun içini bir kaşık yardımıyla düzgün bir şekilde çıkarın ve birazını sunum için saklayın. Yaklaşık 1 yemek kaşığı kavunu ezerek suyunu çıkarın(etlere tadı geçmesi için eklenecek). Etleri tavaya alın biraz çevirdikten sonra biber, soğan ve sarımsakları ekleyip karıştırın. Pişmeye yakın ezdiğiniz kavunu ve bademleri ekleyip, sunum yapacağınız kavunun içerisine ekleyip, sunun. Afiyet olsun. (fotoğraf bana ait)







25 Nisan 2014 Cuma

Ispanak Kökü Yemeği

   Pazar'ın belkide son ıspanaklarını bugün aldım. Bildiğiniz üzere ıspanak diğer yeşil besinlere göre çok daha faydalı ve diğerlerinden 2 kat daha fazla lif içeriyor. Ispanak yaz aylarında az bulunduğu için sonlarına yetiştim aldım diyebilirim. Kök kısmından ayırıp iyice temizlediğim ıspanak yapraklarını kurutmak üzere en çok güneş alan odaya serdim. Kurutulan ıspanakları baharat gibi de kullanabilirsiniz, ama ben yazın yapacağım makarnaların yeşil renkte olması için, renk verici olarak kullanacağım. Tanık olduğum çoğu kişi ıspanakların köklerini atıyorlar. Bu hareketin doğru olmadığını düşünsem de insanların ne yiyip ne yemeyeceğine karar veremem. Size kısaca ıspanak kökü hakkında bilgiler verip, tarifime geçeceğim. İçerisindeki klorofil sayesinde vücudunuz toksinlerden kurtulacak ve adeta bir detox görecektir. Ispanak diğer yapraklı sebzelere göre daha fazla protein içerir. İçerisinde bulunan C, E, B vitaminleri ile demir, magnezyum, fosfor ve iyot gibi sağlıklı vitamin ve minarelleri barındırır. Kansızlığı düzenler ve vücud direncini arttırır. Anne sütü çoğaltıcı özelliği vardır. Tarif..

Ispanak Kökü Yemeği

1 kilo ıspanağın kökü

2 adet domates ( orta boy )

1 adet soğan ( orta boy )

3 diş sarımsak

6-7 adet süs biberi

1 tatlı kaşığı domates salçası

1 tatlı kaşığı biber salçası

Zeytinyağı

½ bardak kaynar su

1 çay kaşığı kişniş tohumu

1 çay kaşığı rezene tohumu

1 çay kaşığı kimyon tohumu

Tuz

Karabiber


   Çıkardığınız ıspanak köklerinin arka tarafına artı ( + ) işareti şeklinde çizikler atarak suda bekletin. Suyunu sürekli değiştirin ki bütün kumlarından kurtulsunlar. Soğan, sarımsak ve biberleri yemeklik doğrayın kızdırdığınız zeytinyağının üzerine alıp kavurmaya başlayın. Soğan, sarımsak ve biberler yarı-pişmiş hal aldıktan sonra domatesleri ve salçaları ekleyip hafif hafif karıştırın. Rezene, kimyon ve kişniş tohumlarını yağsız tava içerisinde yaklaşık 1-2 dakika dumanları çıkana kadar kavurun (bu işlem tohumları daha lezzetli kılacaktır) sonra bir havan yardımı ile güzelce ezip toz haline getirin. Bütün baharat ve salçaları domates, soğan, biber ve sarımsak ile birleştirdikten sonra ıspanak köklerini içerisine alın, bir taşım kaynattıktan sonra çok kısık ateş üzerinde yaklaşık 15-20 dakika pişirin. Piştikten sonra üzerine limon kabuğu rendeleyip taze kişniş ile servis edebilirsiniz. Baharatların tohumlarını kullanmamın sebebi; çok daha faydalılar ve daha yoğunlar. İleride baharatlar başlığı altında teker teker faydalarını yazacağım. Afiyet olsun. ( resim bana ait )








24 Nisan 2014 Perşembe

Mandalinli Cheesecake

   Geçen sene yaptığım cheesecakein tarifini vereceğim. Cheesecake’in tarihçesi bundan 4000 yıl öncesine Antik Yunan dönemine dayanıyor. Kaynaklar cheesecake fikrinin çıkış noktasını Yunanistan’ ın Samos adası olduğunu belirtiyor. Antik Yunan’ da cheesecakein güçlü bir enerji kaynağı olduğuna inanılıyordu. Sonraki zamanlarda M.Ö yaklaşık 776 yılında ilk olimpiyatlarda sporculara enerji vermesi için veriliyordu. Hatta bazı kaynaklarda gelin ve damada ikram olarak veya düğün pastası olarak veriliyordu. O dönem çok basit şekilde peynir, bal, buğday ile yapılıyordu. Antik Yunan, Roma tarafından ele geçirilince cheesecake üzerinde bazı oynamalar oluyor yumurta ve peynir parçaları ekleniyor. Roma İmparatorluğu geliştikçe de tüm Avrupa ve İngiltere’ye tarifler yayılmış ve her ülke kendi yorumu ile cheesecake pişirmeye başlamış. İlk yemek kitabı 1545 yılında yazılıyor. Bu kitapta tabii ki cheesecake tarifi de yer alıyor, burada tabanında hamur olan tatlı bir yemek olarak bahsediliyor. Hatta o dönemki İngiltere Kralı 8. Henry’nin baş aşçısı bu yemek kitabında kendi bölümünü cheesecake için ayırıyor. Tarifi ise; Peynirler küçük parçalara ayrılır ve 3 saat sütün içerisinde bekletilir. Sonra karışıma yumurta, şeker ve tereyağını eklenerek iyice karıştırılır. Önceden hazırlanmış hamur karışımının üzerine dökülerek kiremitin üzerinde pişirilir. Cheesecake'e krem peynir eklenmesi Amerikalıların icadı. 1872 yılında New York’ lu uyanık bir çiftçi olan William Lawrence Fransız Neufchatel peynirini taklit etme girişiminde bulunuyor. Tabi bu girişimi hüsranla sonuçlansa da yanlışlıkla krem peyniri keşfediyor. Bu dönemde bu kazara peynir çok tutuyor ve aluminyum paketlerde “Philadelphia Cream Cheese” adı ile tüm ülkeye dağıılmaya başlıyor. Bu peynir de Amerika’daki Cheesecake’ in ana malzemesi oluyor. Türkiye’de bu peynirden bulmak çok kolay değil ve oldukça pahalı o nedenle tarifimde buna ikame bir peynir türü kullandım. Samos adasından tüm dünyaya yayılan cheesecake çok sevilen bir tatlı türüdür.Tarif...

 Mandalinli Cheesecake


300 gram labne

1 adet Dr Oetker Cheesecake yap --->

1 adet Dr Oetker Mandalina Peltesi --->

1 paket vanilla( yada vanilla özü )

500 ml soğuk süt

2 paket eti burçak

½ bardak süt ( taban için )

2 kaşık tereyağı (taban için )

1 avuç fındık ( 25-30 adet )


   Bir çırpma kabının içerisine cheesecake yap'ı dökün ve içerisine soğuk sütü döktükten sonra blendır ile birlikte yaklaşık 5 dakika karıştırın. Karışım katı bir hal aldıktan sonra içerisine labneyi ekleyip blendırınızın en düşük ayarı ile karıştırırken vanilyayı da ekleyip malzemeleri birleştirin ve dolaba atın. Tabanı için eti burçakları ve fındıkları rondonun içerisinde toz haline getirin. Çok kısık ateşte (yakmadan) erittiğiniz tereyağını ve sütü içerisine ekleyin ve karıştırın. Bu karışımı kelepçeli cheesecake kalıbı içerisine alın, el yardımı veya bir alet yardımı ile dümdüz yapın. Dolaptan çıkardığınız peynirli iç malzemeyi üzerine döküp düzelttikten sonra dolabın buzluk kısımına geri koyun. Pelte yapımı çok basit, paketten çıkan toz ile suyu pişiriyorsunuz. Ama kendiniz yapmak istiyorsanız ki ben öyle yaptım. 2 bardak mandalinanın suyunu sıkın bir sos kabına alın ve üzerine 1,5-2 yemek kaşığı mısır nişastası atın ve kısık ateşte koyu bir hal alana kadar hızlı hızlı karıştırın. Dolaptan cheesecake'i çıkarın ve ocaktan alıp soğuttuğunuz pelteyi üzerine döküp düzleştirin. Dr Oetker adı altında alacağınız malzemelerin resimlerini tarifin sağına ekledim.  Afiyet olsun. ( resim bana ait )





23 Nisan 2014 Çarşamba

Tahinli Çörek

Merhabalar geçen sene yaptığım tahinli çöreğin tarifini vereceğim. Tahin arap mutfaklarında çok kullanılır. Hatay mutfağında da önemli bir yeri vardır. Başlıca humus olmak üzere bir çok meze yapımında kullanılır. Tahin çok faydalı bir besin kaynağıdır. Tamamen doğal ürün olan tahin, susamdan elde edilir. Minarel bakımından zengin bir besindir. Toksin atımına yardımcı olmakla birlikte vucüt için detox görevi görür. Tarif.

Tahinli Çörek

3 su bardağı un

5 çorba toz şeker

3 adet yumurta

½  su bardağı ılık su

2 çay kaşığı kuru maya

100 gr oda sıcaklığında tereyağı

300 ml tahin

250 gr esmer şeker

2 çorba kaşığı kavrulmuş susam

Üzeri için, 1 çorba kaşığı kavrulmuş susam




Mayayı ılık suyun içinde karıştırıp su ile homojen(birleşme) olmasını sağlayın. Büyük bir kaseye un, şeker ve suda beklettiğiniz mayaları alıp karıştırın. Üzerine yumurtaları ve tereyağını ekleyip iyice yoğurun. Başka bir kasede tahin ve esmer şekeri iyice karıştırın ve 2 çorba kaşığı kavrulmuş susamı içerisine ekleyip yine karıştırın. Yoğurduğunuz hamuru üç ayrı bezeye ayırın. Bezeyi a4 kağıdı büyüklüğünde açtıktan sonra içerisine 2 kaşık tahin ve esmer şeker karışımından ekleyip, katlayın. Ardından karışım hamurun heryerine bulaşacak şekilde elinizde yoğurun. Sonra ise tekrar açıp rulo şekline getirecek şekilde yuvarlayın. Ardından uzunlamasına ikiye bölerek saç örüyormuşçasına örün (resime bakın). Son olarak üzerine süs için kavrulmuş susamları serpiştirin. 180 derece önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 40 dakika pişirin. Afiyet olsun.. ( resimler bana ait )















22 Nisan 2014 Salı

Limon Ve Greyfurt Soslu Gümüş Balığı

Merhabalar yaptığım balığın tarifi ve balıkçılık ile ilgili kısa bilgiler. İlkel insanlar henüz tarımı keşfedememişken karınlarını doğada buldukları meyve, avladıkları hayvan ve denizden çıkarabildikleri canlılar ile doyuruyorlardı. İlk dönemler avladıkları hayvanları çiğ olarak tüketiyorlardı. Taş devrinin ilk dönemi olan paleolitik dönem içerisinde ateşin keşifi ile avladıkları hayvanları pişirerek yemeyi öğrendiler ve bu olay etin içerisindeki proteinin ortaya çıkmasına sebep oldu. İnsanlık tarihinin yazılmış ilk tarihi de ateşin bulunmasından sonra olmuştur. İlk başlarda insanlar balıkları elleri ile yakalayıp, avladıkları gözlemlendi. Daha sonraki zamanlara, neolitik döneme bakıldığında ise insanların balıkları avlayabilecek alet ve edevat yaptıkları gözlemlenmektedir. Milattan sonraki dönemlerde balıkçılık besin bakımından deniz kıyısında yaşayan toplumların ilgisini özellikle çekmiştir. İlk zamanlar balık ticari bir anlam ifade etmemesine rağmen sonraki dönemlerde bu durum değişmiştir. Türk kültüründe ise balıkçılığın önemli bir tarihi ve önemi vardır. Gerek Orta Asya’da gerekse Anadolu’da çok eski dönemlere ait birçok kalıntı bulunmaktadır. MÖ. 6000’de gelişmiş bir Proto-Türk Kültürü’nün varlığı biliniyor. Bu avcı bir kültürdür. Dünyamızın çöl kuşaklarına sebep olan iklim değişikliği bundan 50.000 yıl önce başlamış ve dayanılmaz etkisi de MÖ. 7000’li yıllarda ortaya çıkınca göçebe hayatının da başlangıcı olmuştur. Daha sonra toplu göçler başlamıştır. İlk göç edenler Sümer boyları olduğu sanılmaktadır. Balıkçılığa ait yazılı kaynaklar, her ülkede farklı zamanlarda ortaya çıktığını göstermektedir. İlk yazılı kaynakların M.Ö. 5000 yıllarında Mezopotamya ve Anadolu’da olduğu uzmanlar arasında genel bir kanıdır. Anadolu toprakları ve özellikle İstanbul şehrinin coğrafi konumu, sahip olduğu eko sistem nedeniyle dünyada benzersiz bir balıkçılık geçmişi ve buna bağlı olarak zengin ve eşsiz bir balıkçılık kültürü oluşmuştur.Tarif..

6-7 adet Gümüş balığı

2 adet soğan (orta boy)

5 adet domates (orta boy)

3-4 diş sarımsak

1 adet limon

1 adet greyfurt

1 bardak kaynar su

1 adet tavuk bulyon

1 çay kaşığı kimyon

1 çay kaşığı kişniş tohumu(ezilmiş)

½ çay kaşığı kül biber

1 çay kaşığı kekik

Tuz

Karabiber


Soğanları ve sarımsakları zeytinyağı içerisinde yarı-karamelize ettikten sonra üzerine domatesleri alın ve karıştırın. Malzemeler yarı-pişmiş hal aldıktan sonra baharatları ekleyin ve üzerlerine nazik bir şekilde balıkları dizin.1 bardak kaynar suyun içerisinde tavuk bulyonu eritin ve üzerlerine döküp, bir taşım kaynattıktan sonra önceden ısıttığınız 200 derecelik fırına atın. Üzer nar gibi kızarıncaya dek bekletin. Çıkardıktan sonra buharı üzerindeyken 1-2 çay kaşığına gelecek şekilde greyfurt suyu gezdirin. Afiyet olsun. (resimler bana ait)




Balığın yanında, greyfurtun üzerinde servis ettiğim Fasülye püresi tarifi;

8-9 adet taze fasülyeyi haşlayın ve blendırdan geçirin. Soğutmadan içerisine tuz, karabiber, tereyağı ve limon kabuğu ekleyip greyfurt üzerinde servis edin. Afiyet olsun.









21 Nisan 2014 Pazartesi

Et Mühürleme

   Mühürleme işlemi hepimizin evde yapavileceği çok basit bir işlem olmakla birlikte etlerinizi gerçekten daha lezzetli bir şekilde servis etmenize yarayacak kısa ama yararlı bir bilgidir. Et, tavuk veya balık farketmeksizin bu işlemi uygulayabilirsiniz. Bu teori balığın büyüklüğüne göre değişkenlik gösterebilir. Et veya tavuklarınızın 2 tarafını aşırı kızgın, yapışmaz tavanın(kesinlikle teflon tava olmamalı) içersinde hafif tatlandırdıktan sonra pişirme işlemidir. Ama etin sadece dışı pişer. Sadece dışarısı piştiği için etin dışında bizim göremediğimiz bir koruma duvarı gibi bir kısım oluşur ve etin içerisinde bulunan lezzeti kesinlikle etin içine hapseder, dışarıya salmaz. Bu işleme mühürleme denir. Fırında uzun süre pişireceğiniz etlerinizi mutlaka mühürleyin ve sonrasında fırına atın.




Sebzeli Ve Tavuklu Tagine

   Merhabalar, bugün sizlere Fas mutfağı hakkında kısa bilgi vereceğim. Bununla birlikte orada yediğim ve geleneksel yemekleri olan 'Tagine' tarifini vereceğim. Kuzeybatı Afrika'da İspanya'nın güney kesiminin hemen karşısında bulunan bu ülkenin mutfak kültürü oldukça ileride. Taze ve kuru meyvelerin özenle kullanıldığı Fas kültürü şekerle tuzun nadir olarak karıştığı görülen ülkelerden birisi olmaktadır. Taze meyve olarak en çok ayva kullanılır, kuru meyve olarak ise başta kuru incir, hurma olmak üzere hemen hemen bütün hepsi kullanılır. Etleri genel olarak meyveler ile pişirerek aromalarını birleştirip farklı bir lezzet ortaya koyarlar. Yemeklerden önce gelen çeşit çeşit salataları ve mezeleri vardır. Zeytin, Faslıların hem yemekte hem de sade tükettikleri çok önemli besinleridir. Fas mutfağında genelde koyun, tavuk eti ve sebze tüketilir. Kuzeye doğru gidince koyun eti ile keçi eti yer değiştirir, kuzey kesimi keçi etini daha çok tüketir. Fas mutfağında ekmeğin ayrı bir yeri ayrıdır. Birbirinden lezzetli ekmek çeşitleri Faslılar için vazgeçilmezdir. Normal zamanlarda kara ekmek(kepek ile yapılan ekmek) tüketirler, özel günlerde ise beyaz ekmek tüketirler. Ekmeklerini kendileri evde yapıp, fırında pişirtirler. Fas kültürü için en önemli öğün öğlen yemekleridir. Öğlen yemekleri krallara laik bir biçimde balık, et, tavuk ve sebzeler ile birlikte yapılır. Her Arap kültüründe olduğu gibi burada da çok fazla baharat kullanıyorlar. Tarçın, kimyon, safran üçlüsü bunların en çok kullanılanlar arasındadır. Fas insanı yemekleri elleriyle yerler. üç parmak ile yerler yemeklerini üç parmak ile yemelerinin sebebini ise şöyle açıklarlar; bir parmakla melekler yer, iki parmakla emirler yer, üç parmak peygaber yer, dört ve beş parmakla ise şeytanlar yer. Bu nedenle elleri ile yemenin en doğru olduğuna inanırlar. Tagine ismi hem yemeğin piştiği kabın adıdır(resimini altta paylaşacağım) hem de yemeğin adıdır. Tagine toprak ya da seramikten yapılır, şekli itibarı ile buharın ve baharatların içeride yoğunlaşıp yemeğin içine karışmasına neden olur. Tajine'de pişen yemek ağar ateşte ocağın, kömürün üzerinde ya da fırının içerisinde pişirilir. Şimdi sizlerle patates ve kabaklı tajine tarifini paylaşacağım. Tarif..


Sebzeli Ve Tavuklu Tagine


Yeterince zeytinyağı

Yarım kilo tavuk kalçası (siz istediğiniz yerini kullanabilirsiniz)

2 adet patates ( orta boy )

2 adet kabak ( orta boy )

1 adet soğan ( yarım piyazlık doğranmış)

60 gram hurma ( 1 avuç kadar )

1 çimdik safran

1 çay kaşığı zencefil (taze çok daha güzel aroma katar)

1 çay kaşığı kimyon

1 çay kaşığı acı toz biber

1 yemek kaşığı bal

½ çay kaşığı tarçın

Tuz

Karabiber

2 bardak su (400 ml)


   Tavukları tuz ve karabiber ile tatlandırdıktan sonra önceden ısıttığınız tencerenin (tercihen toprak tencere) içerisinde mühürleyin. Mühürlemenin anlamı için kısa tüyolar başlığı altına bakabilirsiniz. Tavukları tencereden alın. Tencerenin içerisine doğradığınız soğanları alın yarı-karamelize olana kadar kavurun. Sonra üzerine önceden hazırladığınız su, tuz, karabiber, tarçın, bal, kimyon, safran ve toz acı biberi ekleyip, karıştırın. Bir taşım kaynadıktan sonra tavukları alta dizip, uzunlamasına doğradığınız patatesleri aralarında boşluk bırakarak piramit şekli alacak biçimde dizin. 15 dakika boyunca kapağı açık şekilde pişirin. 15 dakika sonra boşluk bıraktığınız aralara kabakları dizin ve yanlarına çekirdeklerini çıkardığınız hurmaları ekleyerek, altı kısık bir şekilde 1 saat boyunca pişirin. Suyu eksilirse yanlarından, sebzelerin şekillerini bozmadan azar azar kaynar su ilave edebilirsiniz. Suyun yerine tavuk suyu da kullanabilirsiniz. Afiyet olsun. (resim bana ait)














Tagine yapılan pişirme aleti









20 Nisan 2014 Pazar

Deniz Mahsüllü Paella

Paella şüphesiz ki İspanyol halkının sıkılmadan yiyeceği yemekleridir. Asıl, has paella Valencia'da yapılır. Şahsen bu lezzetli yemeği hem Barcelona'da hem de Valencia'da denedim. Valencia'da denediğim çok daha güzeldi. Yanına içerisi buz dolu 'sangria' söylemiştik. Temel malzemesi pirinçtir. Pirincin tarihi çok eskidir. Tahminen 8.000 yıllık bir tarihi olan pirinç üretiminin bu günkü baş aktörleri yüzyıllardır değişmiyor: Çin ve Hindistan. Bu iki ülke günümüzde Endonezya ile birlikte dünya pirinç üretiminin yaklaşık % 65'ini üretiyor. Paella, balık, kalamar, karides, chorizo(İspanyol sucuğu), salyangoz, fasülye vs malzemelerin bir araya getirilmesi ile yapılıyor. Bir çok çeşidi olan Paella'nın deniz mahsüllü olanını tattım. İçerisindeki deniz kokusu bayılarak yememe sebep olmuştu. Kelime olarak nereden geldiğine dair bir kaç farklı tez var, bunlardan en mantıklısı ve kabul göreni Latince'de "tava" manasına gelen "patella" kelimesinden türediğidir. Eski zamanlarda odun ateşinde  pişirilen paella bazı restoranlarda hala aynı şekilde yapılıyor. Büyük paella  tavaları kullanıldığı zaman dibini çabucak tutmasını hatta yanmasını engellemek için muhakkak bir alev yayıcı aparat kullanılıyor.  Şimdi çok yaygın olan elektrikli seramik ocaklar paella için elverişli değil, çünkü paella'nın yapımı kesinlikle alevli ocak gerektiriyor. Valencia bölgesi paella ve diğer otantik pirinç yemeklerinin biraz dibinin tutmasını tercih ediyor. (Ve buna Socarrot deniyor) Tarif.. 

 Deniz Mahsüllü Paella
  
1-2 bardak pirinç

3 adet jumbo karides (kabuklu)

5-6 midye (kabuklu)

5-6 kum midyesi (kabuklu)

2,5 bardak tavuk suyu
 
2 yemek kaşığı tereyağı
 
1 yemek kaşığı zeytinyağı
 
1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber
 
1 tutam safran
 
Tuz 


İlk olarak tavuk suyunun içine safranı koyun ve 5 dakika kadar bekletin. Safran tavuk suyunda beklerken siz deniz mahsüllerini tereyağı ile birlkte tavanın içerisinde çevirin. Hafif mühürlendikten sonra içerisine pirinçleri ekleyin. Tavuk suyunu içerisine yavaş yavaş ekleyeren karıştırın. Kısık ateşte 15-20 dakika pişirdikten sonra üzerine yeşil soğan veya maydanoz ile süsleyin ve limon ile servis edin. Afiyet olsun.(resim bana ait )











Saç Kavurma

Günaydın arkadaşlar. Bugün sizlere geçenlerde yaptığım saç kavurma tarifini vereceğim. Tarife geçmeden bahsetmek istediğim konular var. Annem ve ablam ile birlikte Diyarbakır'da oturan dayımızı, yengemizi ve kuzenlerimizi görmek için Nevşehir'den yola koyulduk. Madem doğuya doğru yola çıktık Antep ve Urfa gezmeden olur mu hiç, olmaz tabi. İlk durak Antep'ti. Antep'in içine girmeden hemen mozaik müzesinin arkasında bir kebapçı bulunuyor benim gözümde Türkiye'nin en güzel kebapçısı ve en şeker ustası olur. Halil Usta, mütevazi, senelerdir çizgisinden 1 cm bile şaşmamış, muazzam lezzetli etler servis eden Halil Usta'mız, canımız. Orada kebaplarımızı yedik. En beğendiklerimizi sorarsanız küşleme ve simit kebabı oldu. Ordan çıktık ve Ahmet abinin tavsiyesi ile Koçak Baklava'da tatlılarımızı yedik. Sonrasında Diyarbakır'a doğru yola koyulduk. Belki kendi evimizde o kadar rahat değildik, öylesine misafirperver öylesine mükemmel insanlar. Akşam sofraya oturunca çorbadan bir kaşık aldım ve gerçekten yemek yapmayı bilen birisinin yaptığı bir çorbayı yediğimden kesinlikle emindim. Kemik suyu ile yapılmıştı çorba. Bulyon falan değil bakın, evde kaynatılmış kemik suyu. Sabah uyandığımda sofrada 2-3 çeşit peynir vardı, daha başka bir şey istemezdim sanırım. Dayım bize fesleğenli, peynirli ve yumurtalı ekmek yapmıştı. Ama öyle bir lezzet vardı ki peynirlerin ve yumurtalı ekmeğin dışında tadı inanılmaz güzel ve mükemmeldi. Erik reçelinin tadına bakınca içerisine gül suyu, ya da yaprakları eklenmiş gibi bir tat aldım. Yengeme sorduğumda 'yok oğlum içinde ot vardır' dedi. Ot'un ismi tam aklıma gelmiyor, ama ağustos ayında gidip bizzat beraber yapacağız. Sonrasında yengem, annem, ablam ve Özge ile birlikte Mardin'e gittik. Çok güzel bir gezi oldu. Diyarbakır serüveni kısa sürdü. Dönüşte Urfa'ya uğradık, kebabımızı yedik. Her gittiğimde aynı dükkanda yerim kebabımı ve her gittiğimde adam güleryüzlü olur mu ? Olur arkadaşlar doğu insanı esnaftır, güleryüzlüdür, bonkördür, candır doğu kültüründe yetişen insan. Sonra bakırcılar çarşısına gittik, alışverişimizi yaptık. Annem bana çok güzel bir bakır tava hediye etti. Bende Urfa sonrası eve geldiğimizde o bakır tavanın içinde onlara saç tava yaptım. Saç kavurma tarifi..


Saç Kavurma

400-500 gram kontrfile (yumuşak, sinirsiz et kullanabilirsiniz)

Kuyruk yağı (yetecek kadar, hafifliği sizin elinizde)

1 adet soğan

1 adet domates (büyük ya da 2 adet orta boy)

2-3 adet acı sivri biber

2 diş sarımsak

1 çay kaşığı kişniş tohumu 

1 çay kaşığı kül biber 

½ çay kaşığı kimyon

1 çay kaşığı kekik 

1 tatlı kaşığı taze zencefil (rende)

Tuz 

Karabiber 


Kuyruk yağlarını, doğradığınız etlerin 4/1 i küçüklükte doğrayın. Yağları tavaya alın ve yüksek ateşte erimeye bırakın. Eridikten sonra etlerinizi üzerine ekleyin, etler yarı-pişmiş bir hal aldıktan sonra soğan ve biberi ekleyin. Bütün malzemeler pişince domatesi ekleyin ve en küçük ocağınıza alıp mum ateşinde yaklaşık 10 dakika ağzı kapali bir şekilde kaynamaya bırakın(bu işlem etinizin daha yumuşak ve tel tel olmasını sağlayacaktır). Baharatları daha atmadık, tadlarını ve özlerini kaybetmesinler diye en son ekliyorduk. 10 dakika sonra baharatları da ekleyin ve 1-2 dakka tavanın içerisinde çevirin. Sonrasında yanında ekşi ayran ve acı biber ile afiyetle yiyin. Afiyet olsun, güzel günler. Unutmayın malzemeler ete göre daha az olacak, çok olursa malzemelerin tadı etin önüne geçer. Bu istemediğimiz bir durum.  (resim bizzat bana ait.)






19 Nisan 2014 Cumartesi

Hatay Yemek Kültürü


Arkadaşlar merhabalar. Benim memleketim olan Hatay hakkında size bildiklerimi aktaracağım ve ileride daha kapsamlı bilgiler ile tekrar bu başlık altında güncelleyeceğim.

   Hatay mutfağının zenginliği her şeyden önce içinde bulunduğu çevresel koşulların uygunluğundan kaynaklanmaktadır. İklim, su, tarımsal arazi, büyük ve küçük hayvan besiciliği açısından her türlü gıda maddesinin üretilmesine uygun bir alanda yer alması, mutfağın şekillenmesinde tartışılmaz bir öneme sahiptir. Çünkü mutfağın bir bileşeni olan yemeklerin temel hammaddesi, yine kentin kendi üretimiyle düşük maliyetle karşılanmaktadır. Hem üretimin kolayca yapılması, hem de maliyetinin uygun olması, mutfak kültürünün ciddi anlamda şekillenmesine neden olmaktadır. Bunun sonucu Hatay mutfağı et yemekleri, dolmalar, sebze yemekleri, reçelleri, turşuları, pilavları, aşları, mezeleri ve salataları, doğadan toplanan ot yemekleri, tatlıları, pasta ve börekleri, süt ürünleri, kuru yiyecekleri ile gerçekten de Anadolu’nun en zengin mutfakları arasına girmektedir. Belki de şu anki haliyle en zengini desek yanlış olmayacaktır. Sabah, öğlen ve akşam olmak üzere temelde üç ana öğün yemek yenen Hatay’da sofralar genelde her daim zengin menülerden oluşmaktadır. Hatay yemeklerinin en önemli ayırt edici özelliklerinden birisi baharatlardır. Bahatarlar hem lezzet verici olarak hem de süsleme unsuru olarak hemen hemen her yemekte hatta kahvaltılık ürünlerde bile kullanılmaktadır. Kimyon, karabiber, nane, sumak, pul biber, tarçın, karanfi l, çörek otu dışında, şumra (rezene), küzbara (kişniş), zahter (kekik), habak (reyhan) gibi yerel isimleriyle bilinen birçok baharat kullanılmaktadır. Antakya merkezinde bulunan Uzun Çarşı Hatay mutfağına dair pek çok ipucunu bize vermektedir. Salçalar, baharatlar, çeşit çeşit peynirler, kasaplar, kasapların yanında fırınlar, tatlıcılar, künefeciler, zeytinciler, kurutulmuş sebze satanlar, kekik satanların hepsi bir aradadır.

   Geleneksel yiyeceklerin satıldığı Uzun Çarşı’da aynı zamanda geleneksel mutfak eşyalarının satıldığı dükkanlar da bulunmaktadır. Anadolu’nun diğer bölgelerine göre Zahterin Hatay’da tamamen farklı bir kullanımı vardır. İlkbahar döneminde dağlardan toplanan zahterden elde edilen yiyecekler, bu mutfağın doğal otlarla ilişkisinin en güzel örneğini sergilemektedir. Özeliikle rahmetli ananemin çok güzel yaptığı zeytinli zahter salatasının kokusu hala burnumdadır. Güzel Ananemin anneme ve teyzelerime öğrettiği bu güzel mutfağı yaşayarak, görerek, deneyerek öğrendiğim için çok mutluyum. Zahter, artan talep nedeniyle son yıllarda bahçelerde de yetiştirilmeye başlanmıştır. İlk toplandığı zaman taze olarak satışa sunulan zahterden salata yapılmaktadır. Mevsimi dışında ise zeytinyağında salamura yapılarak saklanmakta veya kurutulmaktadır. Kurutulmuş zahter bazı çökeleklerde ve yemeklerde kullanılmaktadır. Mutfağın diğer önemli ayırt edici özelliği zeytinyağının yoğun olarak kullanılmasıdır. Hatay mutafağında hem etli, hem de zeytinyağlı yemeklerin vazgeçilmez lezzet vericilerinden birisi de nar ekşisidir. Bana sorarsanız Nar ekşisi hakkında söyleyeceğim bir cümle vardır;''İtalya'nın Balsamic sirkesi varsa, bizim de Nar Ekşimiz var''. Nar ekşisi ve zeytinyağı dışında son derece önemli bir sebze olan, kamalak biber olarak da adlandırılan, kurutulmuşuna baş biber denilen kırmızı biber oldukça önemlidir. Özellikle acı olan ve bizim evin olmazsa olmazı olan( annem bayılır) kırmızı biber taze olarak birçok yemekte ve yemeğin yanında tüketilirken, kurusunun da tüketimi oldukça yaygındır. Baharatların yanında acı, bu mutfağın ayırt edici diğer bir özelliğidir. Et ve sebze ile yapılan geleneksel yemekler de mutfağın önemli öğelerindendir. Et yemeklerinin birçoğu evde yapılmaktadır. Ancak bazı geleneksel et yemeklerinin yapımı ev, kasap ve fırın arasında üçlü bir ilişki içerinde gerçekleştirilmektedir. Küçüklüğümde (ilkokul-ortaokul arası) arkadaşlar ile evden, önceden planladığımız sebzeleri alırdık parkta onları biraraya getirir, fırına verirdik. Sonra bir güzel yerdik, çok güzel olurdu. Örneğin tepsi (sini) kebabı evlerde yapılmasının yanında daha çok mahalle kasabına kişi sayısına göre sipariş verilerek yaptırılmaktadır. Kasapların yanında veya çok yakınında mutlaka fırın da bulunmaktadır.Tepsi kebabı dışında kağıt kebabı, biberli ve katıklı ekmek, oruk, külçe, kahke, ıspanaklı börek gibi geleneksel yiyeceklerde kullanılan iç malzeme evlerde hazırlanıp, fırına gönderilmek suretiyle pişirilip eve getirilmektedir.

   Hatay mutfağının en vazgeçilmez yiyeceklerinden birisi de dönerdir. Özellikle tavuk dönerin sunumu oldukça farklıdır. Et döner de tavuk döner gibi özel soslu ekmek içine sarılarak yapılmaktadır. Tavuk ve et döner satan pek çok dönerci bulunmaktadır. Evlere de sıkça sipariş verilmekte çokça tüketilmektedir. Kasap ve fırınlar dışında önemli geleneksel ürünlerden olan künefelik kadayıf, künefelik peynir, taş kadayıf, kerebiçle beraber tüketilen köpük, şam tatlısı evlerde pek sık yapılmayan, genellikle Uzun Çarşı’da bu yiyecekleri üreten esnaflardan alınan yiyeceklerdir. Annemin yaptığı şam  tatlısını bayılarak yerim ve gerçekten mutfakta mucizeler yaratan annem ile en kısa zamanda irmik tatlısını yapıp sizlere sunacağım. Çöven kökünden elde edilen köpük ve ev yapımı kerebiç, hamur işleri de Hatay mutfağının ayırt edici özelliklerindendir. Hamur İşlerinin en başında gelen ve geleneksel kültür açısından hem çeşitleri hem de tüketim yoğunluğu açısından da önemli olan ekmeklerdir. Hatay mutfağında tandırın vazgeçilmez bir yeri vardır.Tandır demişken rahat durmazdık küçükken özellikle yaz aylarında atlar bisikletlere 4-5 km uzaklıkta olan denize giderdik, ailelerden izin almaksızın. O yollarda tandır kokuları çarpardı burnumuzun duvarlarına, çok güzel kokarlardı. Bazı teyzeler bize o tandırda yaptıkları biberli ekmek, tandır ekmeği vs çeşitlerinden verirlerdi, çok sevinirdik. Tandır ekmeği, tandırın yanı sıra fırınlarda da yapılmaktadır. Hem kepekli hem de kepeksiz yapılan tandır ekmeği uzun süre bayatlamadan saklanabilmektedir. Evlerde özellikle buzlukta uzun süre bayatlamadan saklanabilen tandır ekmeği, dolaptan çıkarıldıktan sonra herhangi bir ısıya ihtiyaç duymadan kendiliğinden oda ısısında çözülerek yumuşacık bir hale dönüşmektedir. Tandır dışında halebi ekmeği(kuzenimin bana taktığı lakap 'halebi' idi), tırnak pide, döner ve kebap ekmekleri de oldukça önemlidir. Hamur işlerinin yanı sıra sütten elde edilen bazı ürünler Anadolu ile ortak bir geleneği paylaşırken, bazılarında tamamen ayrışmaktadır. Dil peynir, örgü peyniri, çökelek gibi süt ürünleri aroması ve üretim tekniğinin farklı olmasının yanında başka yerlerde de üretilmektedir. Ancak cara(testi) çökeleği, sürk ve bunlardan yapılan salatalar yalnızca Hatay’a özgü yiyeceklerdendir. Taze sürk üzerinde yapılan bazı işlemlerden sonra elde edilen küflü sürkün kokusu oldukça keskindir. Bol baharatlı ve keskin kokusundan dolayı bolca zeytinyağı eklenerek tüketilmektedir. Hem keçi, hem de inek sütünden elde edilen tuzlu yoğurt bu mutfağın olmazsa olmazlarındandır. Tuzlu yoğurt, mükemmel bir buluş. İstediğiniz saatte istediğiniz mevsimde bıkmadan ve usanmadan yiyebileceğiniz mükemmel bir yemek. Yaz aylarında kahvaltı sofralarında üzerine pul biber ve kekik serpilerek zeytinyağı dökülür ve servis edilir. Geleneksel yiyecekler içinde kullanım alanı son derece geniştir. Örneğin son derece lezzetli bir çorba olan yoğurt aşı çorbasını tuzlu yoğurt olmadan yapılması mümkün değildir.





 Biberli Ekmek (soldaki)









            Zahter Salatası(sağdaki)

Kuru Meyveli Truffle

Arkadaşlar merhabalar, günaydın. Bugün sizlere geçenlerde yaptığım kuru meyve ve yemişli truffle tarifini vereceğim. ''Ganache''(ganaj) denilen yarı tatlı bir çikolataya tereyağı, şeker bazen de likör eklenerek, yuvarlak hale getirilip toz kakaoya batırılıp yapılır. Bu bahsettiğim klasik ''Truffle''. Tarife gelmeden; Truff aslında bir mantar türü genelde siyah renkte ve pütürlü, ama beyaz truff (trüff)lerde var. Amerika ve Avrupa’da oldukça revaçta, fiyatıda oldukça pahalı. Bu minik tatlı toplara truff adı verilmesinin sebebide görsel olarak truff mantarını andırması. Bu krallara laik tatlının ben biraz üzerinde oynayıp, daha hafif bir hale getirmeye çalıştım ve sanırım başardım. Tarif..

Kuru Meyveli Truffle


15-20 adet kuru incir

10-15 adet hurma(çekirdeklerini çıkarın)

1 avuç kadar kuru üzüm

20-25 adet fındık

3 yemek kaşığı bal

1 çay kaşığı tarçın 

1 adet portakal kabuğu rendesi

½ portakalın suyu

Kakao tozu

İşleme başlamadan önce fındıkları robottan geçirin ve genişçe bir tabağa alın. İncir ve hurmayı istediğiniz kıvama gelene kadar robottan geçirin ve sonrasında üzümleri ekleyip 10 15 saniye daha çevirin robotunuzu (üzümler hafif iri kalsın). Her şey istediğiniz büyüklüğe gelince içerisine bal ve portakal suyunu ekleyin, ellerinizle karıştırın bal ve portakal suyunu karışımın heryerine ulaştırın. İşlem bittikten sonra çok basit olan şekil verme aşamasına geçin. İstediğiniz şekillere verdikten sonra tabağa aldığınız fındıkların veya kakaoların üzerinde yuvarlayarak etrafına yapışıp güzel bir görüntü ve tat vermesi için etrafını kaplayın. İstediğiniz kuru meyve veya yemiş kullanabilirsiniz. Afiyet olsun.(Resimler bana ait)





18 Nisan 2014 Cuma

Badem Ve Ayvalı Tavuk

    Herkese merhabalar. Seçmeli seminer diye bir dersim var. Bu dersin amacı ingilizce sunum yapma yeteneğimizi geliştirmek. Herkes dilediği şekilde sunum konusunu seçebiliyor. Ben yemek seçmeliydim ve konumu Osmanlı Mutfağı olarak belirledim. Az önce bir taslak oluşturmak için çalışıyordum ve eskilerde yaptığım bir osmanlı yemeği aklıma geldi. Arşiv'e girdim ve buldum resmi resime bakınca tarifi de aklıma geldi. Tabii her zaman ki gibi direk tarife girmeden biraz Osmanlı Mutfağı'nı tanıyalım. Osmanlı Mutfağı Türk, Arap, Yunan ve Pers mutfaklaranın harmanlanması ile oluşan mucizevi ve muazzam bir mutfaktır. O dönemlerde daha tam olarak şeker kamışının yaygınlaşmamasından dolayı, bal, pekmez ve kuru üzüm tatlandırıcı olarak kullanılırdı. Enteresan bir baharat olan ve benim yeni öğrendiklerim arasında olan 'Misk' baharatı Osmanlı döneminde enteresan bir şekilde elde ediliyormuş. Sibirya'dan Himalaya'lara kadar uzanan dağlık bölgede yaşayan bir tür erkek geyiğin karın derisi altındaki bir bezeden çıkartılan Misk; yemeklere, tatlılara ve şerbetlere hoş koku vermesi için kullanılırdı. O dönemde bir adet Misk'in(4,5 gram) 80 akçeydi yani 125 kilo bulgur fiyatına sadece bir adet Misk alabiliyordunuz. Osmanlı'da ayrıca olmazsa olmaz baharatlar şunlardır; tarçın, kişniş, kekik, mercanköşk, safran, zerdeçal ve güzel koku veren bütün otlar kurutularak kullanılıyordu. Gelelim tarifimize, pişme dakikalarından fazla tutmazsanız muazzam bir yemek yiyeceksiniz.

                                                   Badem Ve Ayvalı Tavuk

400-500 gram tavuk eti(istediğiniz bölgeyi kullanabilirsiniz)

20-25 adet badem

1 adet ayva(soyun ve limonlu suda bekletin)

5-6 damla limon suyu

1 tatlı kaşığı bal

2 yemek kaşığı tereyağı

½ limonun kabuğu

1 çay kaşığı kişniş tohumu(ezilmiş)

½çay kaşığı kimyon

1 çay kaşığı kekik

Tuz karabiber 


    Tavukları istediğiniz şekilde doğrayıp yarı-pişmiş olacak şekilde pişirin. Tavukları tavadan alın ve bademleri de aynı şekilde tavada az yağda pişirin. Sonrasında ise tavuk ve doğradığınız bademleri kızgın tavaya alın üzerine badem, limon suyu ve limon kabuklarını da ekleyip sotelemeye başlayın. Unutmayın balı eklemedik çünkü bu soteleme işlemi biraz uzun sürecek ve balı fazla pişirirseniz tatlılık tadı yerine acımtırak, kötü bir tat verecektir. Tavada bulunan malzemelerin piştiğinden emin olduktan sonra baharatları ve balı ekleyip yaklaşık 1 dakika daha birleşmelerini sağlayın. Benim evde şans eseri denediğim ve muazzam bir tat olarak nitelendirdiğim bu lezzet umarım sizlere de güzel gelecektir. Afiyet olsun, güzel akşamlar.(resim bana ait)




17 Nisan 2014 Perşembe

FESLEĞENLİ VE LİMONLU GRANİTA

Merhaba arkadaşlar. Bugün sizlere fesleğenli ve limonlu 'granita' tarifi vereceğim. Granita bizim çocukluk zamanlarımızda yediğimiz 'friko' tarzı buzlu ve aromalı bir tariftir. Genelde Sicilya halkı fazla tüketir. Roma'da dondurma yemekten başka bir donmuş tatlı yemeye fırsat bulamamıştık. Son günde olsa tatma fırsatım oldu, oldukça hafif ve lezzetliydi. Granita Sicilya tarafından bulunmuş çok kolay yapılan bir tatlı türüdür. Kolay olmasının yanında biraz zorlukları var tabi. Yapılış aşamasında göreceksiniz. Sicilya'da granita tüketilirken İtalya'da 'Sorbe' daha çok tüketilir. Her ikiside hafif ve muazzamdır. Yaz aylarına da yaklaştık eminim çok güzel sonuçlar elde edeceksiniz. Neyse gelelim tarife..

                                                 Fesleğenli ve Limonlu Granita

6 limonun suyu

1 limon kabuğu rendesi

Toz şeker(isteğe bağlı ne kadar koyacağınız)

Biraz su(sizin ne kadar hafifletmek isteğinize göre)

Fesleğen(ince ince doğranmış)


Limonların suyunu ve şekeri bir pişirme kabında kısık ateşte eritiyoruz ve üzerine limon kabuklarını ekleyip yetecek kadar su(hafifletmek için) 1-2 dakika daha karıştırıyoruz. Ocaktan aldıktan sonra içerisine fesleğenleri ekleyip, karıştırıp, üzerine kapağını kapatıp buzluğa atıyoruz. Buraya kadar her şey kolay ve güzel, ama asıl iş sonrasında başlıyor. 1 saatte bir istediğimiz kristalize yapıya ulaşmak için çatal yardımıyla tırtıklayıp kristalize ediyoruz. Bu işlemi üç kez gerekleştirdikten sonra servis edebilirsiniz. Granita'nın sınırlanamaz tarifleri vardır. İstediğiniz meyve ve baharatlar ile yapabilirsiniz. Afiyet olsun.



İMAM BAYILDI

Merhabalar. Sürekli İtalya mutfağından bahsediyor olabilirim, ama Türk mutfağı benim için vazgeçilmez bir gerçektir. Türk mutfağı gerçekten önemlidir ki bunu yakın zamanda aldığım haberle de teyit etmiş bulunmaktayım. Hatay, doğduğum ve aşık olduğum şehir 600 çeşit yemeği ile birlikte Unesco tarafından ''Dünya Gastronomi Şehri'' adayı seçildi. Türk mutfağı olarak bütün bölgeleri ele alsalar da ben bu yemeklerin en güzellerinin güneydoğudan çıktığını düşünmekteyim. Şüphesiz ki diğer bölgelerde de muazzam yemek kültürleri ve yapılış aşamaları var, ama temel olarak güneydoğu olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz; yılın en önemli zamanlarında yağmur alan, güneşe aç olmayan ve havası kuru olması nedeniyle mükemmel sebzelerin saklanabilme zamanının uzaması. Bu arada 3-6 eylül arasında akdeniz bölgesini Hatay temsil edecek, isteyenler katılabilirler. Bugün size imam bayıldı tarifi vereceğim, ama öncesinde öğrenelim bu yemeğin ismi neden 'imam bayıldı' olmuş, değil mi ? Ben bu konu hakkında iki  adet efsane,hikaye veya masal biliyorum. Birincisi, eski dönemlerde imam karısı tarafından yapılan bu yemeğin içerisinde ki zenginlik(çok yağ, çok baharat) nedeniyle yedikten sonra bayılmıştır. İkincisi ise, imam zengin bir zeytinyağı tüccarının kızı ile evlenmiştir. Çeyizinde oldukça kaliteli zeytinyağı olan bu gelin normal olarak çok fazla zeytinyağı kullanıyormuş. Sürekli zeytinyağı kullanan kadın, bir gün sofraya zeytinyağı olmadan yemek getirmiş. İmam sorduğunda ise 'neden zeytinyağı yok' diye karısı ' kalmadı, bitti' cevabını verince, bayılmış. :) Tarif..

                                                           İmam bayıldı

2 adet patlıcan(1 adet bostan da olabilir)

2 adet domates

1 adet büyük beyaz soğan

2 adet sarımsak

2 adet acı biber

300-400 gram kuzu 

1 çay kaşığı kişniş tohumu(ezilmiş)

½ çay kaşığı kimyon

Karabiber

Tuz

Zeytinyağı


Unutmayın ben burada sizlerle klasik tarifler değil, ben ne yaptıysam o tarifi paylaşıyorum. Patlıcanları ikiye böldükten sonra üzerlerini çizin(avakado çizer gibi) zeytinyağı, karabiber ve tuz ile tatlandırdıktan sonra 220 derecelik önceden ısıtılmış fırında yumuşayıncaya kadar pişirin. Onlar pişedururken, soğan, sarımsak, biber, kuzu eti ve domatesleri sırası ile tavada birleştirin. Unutmayın soğanları şöyle doğrayın böyle doğrayın demiyorum, nasıl seviyorsanız. Patlıcanları fırından çıkarın, alt kabuğuna zarar vermeden yavaş ve narin bir şekilde içindeki yiyeceğiniz kısımı çıkarıp, az önce kavurduğunuz karışımın içine ekleyin. En son baharatları ekleyip harlı ateşte 1-2 dakika daha çevirin ve arzu ettiğiniz şekilde servis edin. Ben patlıcanın kendi kabuğunda servis ettim. Afiyet olsun.(fotoğraf bana ait)



16 Nisan 2014 Çarşamba

EV MAKARNASI !

     Bildiğiniz üzere iki ülke bir yemek için yıllardır kavga ediyor . Çin ve İtalya makarna benim diye didişsinler bakalım. Bana sorarsanız Çin bile bulmuş olsa İtalya'nın bu işi gerçekten daha iyi kıvırdığı sorgulanamaz bir gerçek. Gelelim asıl hikayemize.. 1271 yılında Marco Polo denen adam ilk seyahat olayını gerçekleştirdi. Venedik'ten koyuldu yola Mezopotamya, İran derken Çin sınırlarına vardı. Orada çeşitli yemekler yedi, ama sadece birisi dikkatini çekti. İleride şekillendirilecek, renklendirilecek ve aromalar katılacaktı. Orada şehriyeyi keşfetti. Ekilip biçilen toprakları ve iklimi gözlemledi gördü ki bu şehriye denen buğday taneleri  İtalya'da da yetişiyor. Aldı şehriye tarifini İtalya'ya getirdi, sonrası malum. Şehriye şeklinde değil başka şekilde değerlendirdiler. İlk ismi 'Maccheroni'(Makaroni)dir. Roma Makarna Müzesi bile kimin bulduğunu kesin olarak belirtmemiştir. Gelelim asıl konumuza; makarnayı isterse Norveç halkı bulmuş olsun önemli olan bir şeyi bulmak değil, onu bulduktan sonra nasıl işlediğindir. İtalya halkı bu işi çok iyi kıvırıyor ve gerçekten bu konuda saygıyı hakediyorlar. Tarif...(Çok basit olacak)

                                                  İtalyan Makarnası
500 gram un

8 yumurta sarısı(isteyen 4 adet tam yumurta kullanabilir)

4-5 yemek kaşığı ılık su(ihtiyaç olursa!)

     Neden 8 yumurta sarısı dediğinizi duyar gibiyim. 8 yumurta sarısı o makarnayı tam bir Napoli, Toskana makarnası ve yoğun yapacaktır. Un ve yumurtaları karıştırın, çok kuru olursa azar azar su ekleyebilirsiniz. Makarna yapımı bittikten sonra streç filme sarıp dolabın içinde 2 saat bekletin. Sonrasında makarnayı istediğiniz şekilde açıp, istediğiniz şekilde servis edebilirsiniz. Ben makarnayı sos ile tatlandırıp yemeyi sevdiğim için hamuruna herhangi bir baharat veya kuru sebze eklemedim, arzu eden ekleyebilir. Ben öğrenci evinde arkadaşlarıma yaptım. Kurutma zamanımız yoktu. Yaş haliyle yaptım, gayet güzel olmuştu. Sadece örnek olması için benim yaptığım makarnayı ekleyeceğim ve altta yapımı çok basit olan tarifimi yazacağım.

                                                   Kremalı Makarna Sosu


1 küçük paket krema

Mantar(kestane ve ya istiridye)

Yarım kavanoz karışık garnitür

Tereyağı

Kekik

Tuz

Karabiber 

Tuz

Mantarları istediğiniz şekilde doğradıktan sonra tereyağı ile birlikte tavanıza alın. Mantarları ölmeye(solmaya) başladıktan sonra üzerine baharatları ekleyip kremasını dökün. Krema tama anlamıyla kıvama gelmeden 1 dakika öncesinde garnitürleri tavaya alıp 1 dakika kadar daha karıştırın ve makarnanızla biraraya getirin. Afiyetler olsun.


15 Nisan 2014 Salı

PIRASA NANE VE MAYDANOZLU YUMURTA

Günaydın, güzel sabahlar. Bugün sabah kahvaltısında yumurta yedik. Türklerin kahvaltı sofrasında vazgeçilmez protein kaynaklarından diyebiliriz. Ben yumurtayı sade, haşlanmış veya omlet şeklinde ayırmaksızın severim. Yumurta anne sütünden sonra gelen önemli besin kaynağıdır. Yumurta'nın içinde A, B, E ve D vitaminleri bulunur. Bildiğiniz üzere D vitamini oldukça az besinin içerisinde ve Güneş'de bulunur. Sadece vitamin açısından bakmamak lazım. Yumurta, içerisinde barındırdığı 'Kolin'(bir çeşit B vitamini) sayesinde beyin fonksiyonlarının iyi çalışmasına ve onarılmasına yardımcı olur. İçerisinde bulunan protein ise tartışılmaz şekilde et ve tavukdan sonra en çok olan besin kaynağıdır. Yumurta kandaki zararlı kolestrolü düşürdüğü gibi kan dolaşımınıza bile yardım ediyor. Sanırım yememek için bir bahaneniz kalmadı. Şimdi size az önce yapıp gayet hoşnut kaldığım sebzeli yumurta tarifimi vereceğim. Afiyet ve güzel bir gün olsun.
                   
                                  Pırasa Nane Ve Maydanozlu Yumurta 

2 yumurta(kişi sayısına göre azaltıp çoğaltabilirsiniz.)

2 adet pırasa(tercihen en ince ve küçüğü)

15 dal maydanoz

15 dal nane

1 çay kaşığı kül biber

1 çay kaşığı kimyon

4-5 adet kişniş tohumu

Yeterince zeytinyağı(İsteyen tereyağı kullanabilir)



Bu sabah elimde sadece bu malzemeler olduğundan az malzemeli fakat hafif ve bir o kadar lezzetli oldu. Pırasaları ortadan(uzunlamasına) ikiye bölün ve güzelce yıkayıp kurulayın. O sırada nane ve maydanozları yıkayıp ince ince doğrayın. Sebzeleri karıştırabileceğiniz bir kabın içine alın ve pırasaları da doğradıktan sonra yukarıda belirttiğim baharatları ekleyip, harmanlayın. Bu harmanladığınız sebzeleri(unutmayın yumurtaları daha kullanmadık) yapışmaz bir tavaya zeytinyağı döküp, üzerine alın. Kaşık yardımıyla üzerine bastırarak sebzelerin birbirine girmesini ve düz yuvarlak bir hal almasını sağlayın. Bir tarafını yaklaşık 5 dakika pişirdikten sonra, omlet gibi tabak yardımı ile çevirip diğer tarafını da pişirin. Piştikten sonra geniş bir tabağa alın. Tavaya biraz daha yağ ekleyip, yumurtaları göz şeklinde kızartın. Yumurtalar kızardıktan sonra pişirdiğimiz sebze karışımının üzerine güzelce, sarılarını dağatmadan dizin. Bu tarife çok benzer bir tarif olan fırında yumurta ve pırasa tarifimi ilerleyen zamanlarda paylaşacağım. Afiyet olsun. (Fotoğraf bana ait )



TRATTORIA-PIZZERIA

Güzel akşamlar, yurtdışı macerama İtalya'dan başlamış biri olarak iyi başlangıç yaptığımı düşünüyorum. Orada yediğim pizzayı Türkiye'de henüz yiyemedim, ama elbette çok güzel pizza yapan yerler var ülkemizde. Benim tercihim Upper Crust'tan yana. İnce dilimleri ve sadelikleriyle göz kamaştırırken, damağınıza hitap edecek ve sizi gerçekten mutlu edecektir. Floransa, Rönesans, aşk, savaş, sanat ve daha bir sürü tarihi olayları bünyesinde barındıran muhteşem şehir ! İlk gün otele yerleştikten sonra geniş bir meydanda Meksikalı 2 adamın sokak gösterilerini izlemiştik. Yerleştiğimiz otelin resepsiyonunda duran tatlı teyzemiz bize Floransa'nın kendine göre en güzel pizza yapan işletmesini göstermişti, elimize tutuşturduğu şehir haritasında. Republica meydanında gezerken bir sokak sanatçısına rastlamıştık. Yaz aylarının başından başlayıp, eylül ayının sonuna kadar sokak gösterisi yapıyordu tatlı ve güzel adam. Yaptığı gösteri Charlie Chaplin'i aratmayacak cinsten güzeldi. Herkes anlayabiliyordu, çünkü sadece vucud dilin kullanıyordu. Ülkemizde kendine çok güvenen komedyenlerin yapamayacağı şeyi yapıyordu, her ırktan her dilden insanı güldürüyordu. İtalya maceram burada bitmedi tabii, ama konudan şaştım kaptırdım gittim kendimi. Asıl konu Roma'da bu güzel restoranda yediğimiz güzel pizzalar ve makarnalar. Trattoria-Pizzeria, mükemmel garsonlar, mükemmel gülen yüzler bizi restorana girer girmez hoşnut etmeyi başarmıştı. Siparişlerimizi verdik, saat erkendi bizden başka 2-3 masa daha vardı. Karışık mantar çeşitleri olan bir pizza sipariş ettim ve sonrasında 4 peynirli ve pestolu penne sipariş ettim. Yanına içecek olarak sanırım İtalyan'ların bayılarak içtiği ve su yerine kesinlikle içilmesi gereken soda-su arası mayhoş tat veren, ama insanı rahatlatan bir içecek içmiştim. Bir sonraki Roma turumda kesinlikle yeniden uğrayacağım çok güzel hoş bir mekan. 


HİNT VE ARAP USULÜ TAVUK !

Günaydın, merhabalar. Sabah uyanıp Ön Büro dersinin vizesine çalışmak yerine sizlere tarif yazayım dedim. Bu benim Arap kültürü ve Hint kültürü karışımım diyebiliriz. Kesinlikle kendi tarifimdir kendileri. Bildiğiniz üzere Hint mutfağı baharatlı, ekşi ve aynı zamanda da tatlıdır. Bende bu yemekte acılık, ekşilik, tatlıtık ve asidik düzeni tam kıvamında tutturduğumu düşünmekteyim.Bu tarifi krema ile birlikte yapabilirsiniz.(ben diyette olduğum için kullanmadım) Tarif..

                                                      Hint Ve Arap Usulü Tavuk

Tavuk göğüs eti 2 adet(yaklaşık 600-700 gram)

2 adet yeşil yabani kabak

2 diş sarımsak (marinasyon için)

1 limon kabuğu rendesi (marinasyon için)

½ limon suyu (marinasyon için)

1 çay bardağı zeytinyağı(isteğe göre tereyağı olabilir)

1 hindistan cevizinin suyu (marinasyon için)

1 adet rendelenmiş muskat  

1 tatlı kaşığı kimyon (marinasyon için)

½ çay kaşığı safran (marinasyon için)

1 çay kaşığı köri (marinasyon için)

1 çay kaşığı tuz

1 çay kaşığı karabiber

2 adet kurutulmuş çili biberi (marinasyon için)

1 çay kaşığı kişniş tohumu (toz)

½ kase yoğurt (marinasyon için)

Büyükçe bir borcamın içinde rendelenmiş sarımsak, bir limon kabuğu rendesi, yarım limonun suyunu, zeytinyağının bir kısmını, hindistan cevizi suyunu, ve geriye kalan baharatları yoğurt ile birleştirdikten sonra, tavukları içine atın. Tavukları ellerinizle fazla incitmeden karıştırın ve sosun içine işlemesine izin verin. Bu işlemi yaptıktan sonra üzerini bir streç ile örtüp 2 saat buzdolabının içinde marine olmaya bırakın. Unutmayın size belirli tavuk ölçüleri vermedim. Tavuklarını sulu seven kalın bırakır öyle pişirir, ya da ince bırakır az pişirir kesinlikle sizin kararınız. Onlar marine olurken biz kabaklarımıza geçelim. Kabakları, salatalık soyacağı ile ince ince uzunlamasına dilimleyin(soyar gibi). Yaklaşık 10-12 parça elde ettikten sonra onları zeytinyağı, pul biber, kara biber ve az tuz ile marine edin. Unutmayın kabaklar pişmeyecek, çok ince oldukları için pul biber ve karabiber ile az da olsa pişeceklerdir. Tavuklar marine olduktan sonra istediğiniz şekilde pişirebilirsiniz. Benim önerim önerim önceden yoğun ısıtılmış tavada her yanının 2şer dakika pişirilip sulu bırakılmasıdır. Aşağıda paylaşacağım resim bizzat kendim yaptım. Teşekkürler, afiyet olsun.


14 Nisan 2014 Pazartesi

DOLMA !

Bugün dolma yapayım dedim ve yaptım şu anda pişmekte kendileri. Tarifine gelmeden önce size dolmanın tarihinden bahsetmek isterim.. Orta Asya türkleri tarımda ve hayvancılıkta gelişmiş bir toplum oldukları için çok fazla meyve sebze ve bakliyat ekerlerdi. Topladıkları sebzeleri, kışın herhangi bir şey yetiştiremedikleri için kurutup, saklarlardı. Ve bu kurutulan sebzelerin zamanla doldurulması ile günümüze uzanan dolma yemeği oluşmuştur. Günümüzde bir çok çeşidi olan dolmanın ben, bana en yakın olanını sizlere sunacağım. Gelelim tarife..

Dolma Tarifi:

2 bardak pirinç

2 adet soğan

1 yemek kaşığı biber salçası

1 yemek kaşığı domates salçası

8-9 dal nane

8-9 dal maydanoz

6 diş sarımsak

5 adet domatesin içi(dışlarını dolduracaksınız, isteğe bağlı.)

2 yemek kaşığı nar ekşisi (tercihen organik)

1 limon kabuğu (rendeleyin, muazzam lezzet katıyor)

1 tatlı kaşığı çekilmiş kişniş tohumu

1 çay kaşığı kül biber

1 tatlı kaşığı kuru nane

1 adet muskat baharatı(taze rendeleyin)

1 tatlı kaşığı sumak 

Tuz karabiberr


İç malzemeyi içlerini oyduğunuz sebzelerin içine yarım gelecek şekilde doldurun(pirinç şişecektir). Sonrasında pişme hızına ve sırarsına göre sebzelerin en geç pişeni en alta ve en erken pişeni en üste olmak suretiyle yerleştirin. Tarif zeytinyağlı olduğu için normal su ekleyin(2 bardak veya 3 bardak). Su kaynamaya başladıktan sonra ocağın altını en kısığa alarak(mum ışığı gibi) 45 dakika boyunca pişirin. Afiyetler olsun.

FOCACCIA

Biz türkler ekmek, un ve un mamüllerine şüphesiz ki aşk derecesinde bağlıyız. Geçenlerde öğrendiğim ve denediğim İtalyan ekmeği olan ''FOCACCIA'' ekmeğinin tarifini ve yapılışını yazacağım.

                                               Focaccia With Parmesan And Potato 

Gerekli Malzemeler: 4 adet haşlanmış patates(yarım kilo)
700 ml ılık su (35-40 derece)
1 tam ve 1 çeyrek tatlı kaşığı kuru maya
4,5 bardak un
2 tatlı kaşığı deniz tuzu

Parmesan
Ve üzerine süs için küçük patates dilimleri.

Un, tuz, su ve mayayı birleştirip güzel bir kıvam alıncaya kadar yoğurduktan sonra mayalanmaya bırakın ve 90 dakika bekleyin. Arzu ederseniz içerisine zeytinyağı da dökebilirsiniz, ama ben bu tarifte kullanmadım çünkü çok yoğun bir lezzetin aksine peynirin tadını almak istiyordum. Mayalanmaya bıraktığınız kaptan alın ve 2 eşit parçaya bölüp borcama, borcamın şeklini alacak şekilde yerleştirin. Tabakta 45 dakika daha bekledikten sonra hamurun üzerine pide yapar gibi 4
parmak hareketi ile dokunun(fazla bastırıp havasını almayın, sakın!)
Sıra süslemede. Ekmeklerin üzerine ipince dilimlediğiniz patatesleri, altına parmesan peyniri serptikten sonra dizin ve önceden ısıtılmış 220 derecelik fırına bırakın 35 40 dakika sonra ekmeğiniz hazır olacaktır. Afiyet olsun.

NOT:  Mayayı una karıştırmadan önce ılık suda çözdürün ki, mayadan daha verimli bir kabarma alalım.
Bu ekmeği tuz ve parmesan eklemeyerek dilediğiniz türde tatlarla yapabilirsiniz(kuru meyve, ceviz, yaban mersini vs).


13 Nisan 2014 Pazar

Bruschetta

Arkadaşlar öncelikle merhaba. Bir süredir ertelediğim ya da üşendiğim blogumu yazmaya başlıyorum hayırlara vesile olması dileğiyle. Başlıca yemek olmak üzere önemli ve ilgimi çeken herşeyi sizlerle paylaşacağım. Yaklaşık 7 senedir yemek programları, yemek kitapları ve yemek blogları takip ediyorum. İleride çıkarmayı planladığım yemek kitabımı yazmaya başlamış bulunmaktayım ve ek olarak blog yazmanın keyifli olacağını düşündüm ve geldim. İlk olarak size bazı Bruschetta tarifleri vereceğim. Bruschetta İtalyan'ların atıştırmalık olarak yedikleri 'kanepe' türleridir.

Bruschetta: Domates, sarımsak, taze fesleğen ve zeytinyağı(isteğe bağlı)

Kızarmış ekmeğin üzerine domates, sarımsak ve fesleğeni zeytinyağı ile harmanlayıp güzel şekilde servis ederiz. İsteyen üzerine mozerella dilimleri serpip 5 dakika 200 derecelik bir fırında pişirebilir.